Yazar: valkryv

List of Russian warships pass through the Bosporus in 2015

Date Number Name Direction Nationality
7.9.2015 150 Saratov Southbound Russia
4.9.2015 210 Smolny Southbound Russia
3.9.2015 130 Korolev Southbound Russia
3.9.2015 142 Novocharkassk Southbound Russia
31.8.2015 152 Nikolay Filchenkov Northbound Russia
30.8.2015 SB-921 Paradox Southbound Russia
30.8.2015 616 Samum Northbound Russia
30.8.2015 Shaktar Northbound Russia
28.8.2015 Epron Southbound Russia
26.8.2015 151 Azov Southbound Russia
26.8.2015 158 Tsezar Kunikov Southbound Russia
25.8.2015 210 Smolny Northbound Russia
20.8.2015 152 Nikolay Filchenkov Southbound Russia
19.8.2015 SB-921 Paradox Northbound Russia
19.8.2015 832 R-32 Northbound Russia
19.8.2015 617 Mirazh Northbound Russia
19.8.2015 158 Tsezar Kunikov Northbound Russia
19.8.2015 151 Azov Northbound Russia
17.8.2015 121 Moskva Northbound Russia
16.8.2015 130 Korolev Southbound Russia
16.8.2015 142 Novocharkassk Southbound Russia
8.8.2015 151 Azov Southbound Russia
8.8.2015 158 Tsezar Kunikov Southbound Russia
7.8.2015 130 Korolev Northbound Russia
7.8.2015 152 Nikolay Filchenkov Northbound Russia
2.8.2015 Liman Southbound Russia
31.7.2015 158 Tsezar Kunikov Northbound Russia
29.7.2015 130 Korolev Southbound Russia
29.7.2015 RB-365 RB-365 Northbound Russia
19.7.2015 PM-138 PM-138 Northbound Russia
15.7.2015 152 Nikolay Filchenkov Northbound Russia
10.7.2015 130 Korolev Southbound Russia
3.7.2015 031 Alexander Otrakovski Northbound Russia
3.7.2015 130 Korolev Northbound Russia
24.6.2015 158 Tsezar Kunikov Southbound Russia
24.6.2015 152 Nikolay Filchenkov Northbound Russia
22.6.2015  031 Alexander Otrakovski Southbound Russia
22.6.2015  130 Korolev Southbound Russia
20.6.2015 Kildin Southbound Russia
18.6.2015 142 Novocharkassk Northbound Russia
18.6.2015 158 Tsezar Kunikov Northbound Russia
16.6.2015 152 Nikolay Filchenkov Southbound Russia
12.6.2015 Shaktar Southbound Russia
12.6.2015 031 Alexander Otrakovski Northbound Russia
7.6.2015 158 Tsezar Kunikov Southbound Russia
7.6.2015 142 Novocharkassk Southbound Russia
7.6.2015 130 Korolev Northbound Russia
2.6.2015 121 Moskva Southbound Russia
2.6.2015 Ivan Bubnov Southbound Russia
1.6.2015 031 Alexander Otrakovski Southbound Russia
1.6.2015 110 Alexander Shabalin Southbound Russia
30.5.2015 151 Azov Northbound Russia
30.5.2015 141 Novocharkassk Northbound Russia
26.5.2015 152 Nikolay Filchenkov Southbound Russia
25.5.2015 801 Ladny Northbound Russia
24.5.2015 121 Moskva Northbound Russia
23.5.2015 110 Alexander Shabalin Northbound Russia
23.5.2015 031 Alexander Otrakovski Northbound Russia
20.5.2015 151 Azov Southbound Russia
20.5.2015 142 Novocharkassk Southbound Russia
19.5.2015 808 Pytliviy Southbound Russia
15.5.2015 121 Moskva Southbound Russia
14.5.2015 616 Samum Southbound Russia
12.5.2015 151 Azov Northbound China
12.5.2015 142 Novocharkassk Northbound China
4.5.2015 547 Linyi Northbound China
4.5.2015 550 Weifang Northbound China
28.4.2015 031 Alexander Otrakovski Northbound Russia
28.4.2015 110 Alexander Shabalin Northbound Russia
17.4.2015 031 Alexander Otrakovski Southbound Russia
17.4.2015 110 Alexander Shabalin Southbound Russia
8.4.2015 031 Alexander Otrakovski Northbound Russia
8.4.2015 142 Novocharkassk Northbound Russia
29.3.2015 031 Alexander Otrakovski Southbound Russia
29.3.2015 142 Novocharkassk Southbound Russia
28.3.2015 MB-31 Southbound Russia
24.3.2015 152 Nikolay Filchenkov Southbound Russia
19.3.2015 110 Alexander Shabalin Northbound Russia
19.3.2015  142 Novocharkassk Northbound Russia
17.3.2015 151 Azov Southbound Russia
8.3.2015 110 Alexander Shabalin Southbound Russia
8.3.2015 142 Novocharkassk Southbound Russia
7.3.2015 031 Alexander Otrakovski Northbound Russia
7.3.2015 151 Azov Northbound Russia
25.2.2015 031 Alexander Otrakovski Southbound Russia
25.2.2015 151 Azov Southbound Russia
25.2.2015  142 Novocharkassk Northbound Russia
21.2.2015  156 Yamal Northbound Russia
21.2.2015 110 Alexander Shabalin Northbound Russia
17.2.2015 031 Alexander Otrakovski Northbound Russia
17.2.2015 150 Saratov Northbound Russia
15.2.2015 142 Novocharkassk Southbound Russia
7.2.2015 801 Ladny Southbound Russia
7.2.2015 156 Yamal Southbound Russia
7.2.2015 110 Alexander Shabalin Southbound Russia
5.2.2015 031 Alexander Otrakovski Southbound Russia
5.2.2015 150 Saratov Southbound Russia
21.1.2015  156 Yamal Northbound Russia
21.1.2015 110 Alexander Shabalin Northbound Russia
21.1.2015 PM-56 PM-56 Northbound Russia
19.1.2015 Shaktar Northbound Russia
19.1.2015 KIL-158 Northbound Russia
19.1.2015 150 Saratov Northbound Russia
17.1.2015 131 Moskva Northbound Russia
13.1.2015 031 Alexander Otrakovski Northbound Russia
11.1.2015 PM-138 PM-138 Southbound Russia
10.1.2015 156 Yamal Southbound Russia
10.1.2015 110 Alexander Shabalin Southbound Russia
5.1.2015 150 Saratov Southbound Russia
5.1.2015 KIL-158 Southbound Russia

İslamcı abilerim, ablalarım;

İslamcı abilerim, ablalarım;

Genelde olduğu üzere canınızı sıkacak, dokunulmaz olsun dilediğiniz romantizminizi dağıtacak birkaç kelam edeceğim.

Sözcüklerim bir seri taş olacak ama egolarınıza erişir mi bilemem?

Ama ben de her Müslüman gibi “seferden sorumluyum”. Siz de öyle idiniz, hatırlatayım dedim.

Bu sefer sözcüğünden ‘kalkın cihada gidiyoruz’ manasını çıkarıp egonuzun bu çıkarım üzerinde vals yapmasının önüne de şimdiden geçmek isterim. Zira zemin kötü!

Kavramların post’u modern bir ‘söyleyelim canım ne olacak’ borsasına endekslendiği 90 yıllık ezilmişliğin bir anda gelen ‘lan iktidar olduk’ hengâmesiyle birleştiği yerdesiniz sanırım. Bunda tüm suç sizde değil. Ama artık ideoloji tanrısına kurban edilecek keçi kaldığını da sanmıyorum.

Eşek ile Öküzün öyküsünü anımsar mısınız, bilmem. Estağfurullah, siz öyküdeki eşek değilsiniz. Öküzlük de bizim işimiz. Karakterlere takılmayın, iman üzere hükme dalıyorsunuz sonra. Tekfirin kent burjuvazisindeki haline keyifli örneklersiniz.  Ana fikre işaret ediyorum.

Aslında size Suriye’de olup bitenlerden Irak’taki yanlış politikalardan ve bunlara neden ses çıkarmadığınızdan bahsedecektim ama sonra alışkanlık üzere düşündüm. Tumturaklı birkaç söz de ben edeyim dedim.

Ne ki, Türkmen ya da Arap ölmüş ne olacak?

Size acıların çocuğu olun, şiddet pornografisine düşün yahut naftalinlediğiniz Gobels’i giyinin demiyorum. Basit ve kuantum fiziğine ihtiyaç duymayan bazı şeyler için ‘soru sorabilin’ , ‘ama demeden’ eleştirebilin diyorum.

Çok güzel cümleler kuruyorsunuz mesela. Kıvraksınız da. Bilgiye ulaşma sorununuz da yok. Ama karılan helva neden hep bir ‘güç putu’ ve propaganda makinesine dönüşüyor?

Misal Brecht yazsaydı bu satırları ne olurdu? Ya da ben Duchamp olsaydım da sizi uyarmak istediğim Suriye ve Irak konulu toplantılarınıza bir pisuvar yollasaydım, ne olurdu?

Patateslerin kendi kendine votka olmasını bekleyen ümitsiz bir bolşevik köylüsünün Stalin’in babası olduğundan duyduğu şüphe öldürücü idi. Şimdilerse ise daha çok güven öldürüyor. Size belki çok güvendik.

Sarter’ın dediği gibi canavarlarımızla savaşmadığımız için Orhan Veli’yi şu satırlarında, size gönderme yaparak haklı buluyorum: “neler yapmadık şu vatan için kimimiz öldük kimimiz nutuk söyledik.” Buradaki ölüm sözcüğü ile oynaşarak sinekten yağ süzecek olan tarafgir derebeylik savaşçılarını şimdiden uyarıyorum. Mızrak çuvalda değil!

Farkında olanlara farkındalıklarının farkedildiği üzere de birkaç kelam etmek isterim. Freudyen bir kelamcılık ile yazar burada boş bir tuale b.k atıp bunu bir şeylere benzetmeye çalışıyor yorumu yapacaklar çıkacaktır. Toplumsal bekaada karılan propaganda putu ile ‘her hükmü vacibtir’ statüsü kazandığınız son süreçte dostça bile olsa uyarı ve eleştiriye kapalı hale geldiniz.

Fransız jakobenlerini de sevmiştik bir ara insanlık olarak. Kısa da olsa şiddetli bir ilişki idi. Bilmem anlatabildim mi?

Şimdi bunca satırı neden mi yazdım? Şöyle bir baktım da ekabir ağzına almadan Müslüman dünyadaki zulmü ağzınıza almadığınız için. Romantik İslamcılığınız ile belenmiş liberal eğilimlerinizin giderek ‘erk’leştiğini tecrübe ettiğim için.

Son günlerde unutup gittiğiniz – ama hazır itirazlar ve deliller kartelasından seçip koyacağınız ifadelerle karşı çıkacak olsanız da unuttuğunuz değerlerinizi hatırlamanız için yazdım.

Suriye’yi, Irak’ı da en az erkler kadar sevebilirsiniz.

Sevdiğiniz erk ise de sevdiğinizi dostça uyarabilirsiniz.

Sizden zafer beklemiyoruz, zira ümmetin kalesi boş atan atana.

Birkaç kelam istiyoruz, gerçeğe dair.

Hadi Suriye’nin Irak’ın hatrı yoksa çayın da mı yok İslamcı abiler, ablalar…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Sorular..

Bugün Irak merkezi hükümetine bir askeri yardım yapıldı. Yardımın ‘bahanesi’ ise IŞİD’e karşı koalisyondu. Irak’taki duruma dair süreç soruları aşağıda olmak üzere Irak’a neden bir askeri yardım yapıldı? Bu soruya tekrar döneceğiz çünkü bu soru tek başına bir soru değil. Suriye ile de ilişkili bir soru. 

Silah vermedik malzeme verdik diyecek olan danışman ve bürokratlarınız Suriye’de ribat noktalarında donan eli veya ayağı kalıcı eksikliklerle dönenleri anlatmıyorlar mı? Veya Suriye’ye gönderilen malzemelerin Suriye koşullarına uygun olmadığı için Suriye’de Hizbullah’ın öldürdüğü muhalifler ile Irak ordusunun her türlü malzemesini alabilen Hizbullah’ın aynı hatta olduğunu biliyorlar mı? Ya da bu size iletilmedi mi?

İletilmedi ise ortada yanlış giden bir şeyler olduğu kesin değil mi?

(Bu soruya tekrar gelmek üzere şu soruların cevaplanması da Türkiye’de benim gibi sizi hep destekleyen kişilerin aklındaki soru işaretlerinin silinmesini sağlayacaktır.)

  • Irak’ta hükümet eden Dava Partisi liderlerinin ve kilit kişilerinin İran – Irak savaşında İran ordusunda Irak’a karşı savaşan kişiler olması konusunda fikriniz nedir?
  • İşgal sırasında ABD’ye karşı savaşan Sünni aşiretlerin Irak’ta Dava Partisi tarafından tek tek savaş suçu işledikleri gerekçesi ile yakalandığını ve cezalandırıldığını biliyor musunuz?
  • Irak’ta ABD işgaline karşı sadece El Kaide’nin değil yerel halkın da aşiretler bazında mücadele verdiği sıralarda İran’ın Ahmedinecad’ın itirafı üzere Irak’ın işgaline yardımcı olduğunu ve bugün Sünnileri katletme fetvaları veren Sistani’nin o günlerde ABD’ye karşı savaşmayın fetvasından bilginiz var mı?
  • ABD işgalinin ardından İran destekli Dava Partisi’nin Anbar’daki Sünni aşiretlere ve ülke genelinde tüm Sünni halka yaptıklarından, mesela Felluce’nin işgalden hiç çıkmamış gibi düzenli olarak Irak hükümeti tarafından bombalandığından, Hizbullah’ın kollarının bölgeleri basıp insanları öldürdüğünden haberiniz vardır.
  • Bir İhvan savunucusu olarak Irak’taki Sünni Alimler Birliği’nin çağrılarını neden şimdiye kadar cevaplamadınız?
  • 2011’de Türkiye’ye gelerek SDP tarafından ağırlanan Anbarlı Sünni aşiretler başta olmak üzere Irak’lı Sünni aşiretlerin “Irak hükümeti bize baskı ve şiddet uyguluyor yardım edin” çağrısı neden bir İstanbul gezisi ile savuşturuldu?
  • Suriye kıyamını her politik hamlede genel bir örtü olarak kullanan Türkiye bugün Irak’ta IŞİD üzerinden ortaya çıkan İran / İran merkezli Irak’ın Şii işgalinde rol alan Hizbullah, Asaib Ehlil Hak, Kataib İmam Ali, Ebu Fazl Abbas gibi örgütlerin Irak’a nereden geldiklerini açıklayabilir mi? Bu örgütlerin daha önce ve hala Suriye’de Esed için savaştığını biliyor musunuz? Biliyor iseniz Irak konusunda aldığınız brifinglerde bir eksiklik mi var?

 

  • Bu paramiliter Şii örgütlerinin tüm Irak ordusu araç gereç ve imkanlarına direk ulaşabildiğine dair son 2 yıldır yapılan yayın ve yayımlanan raporlardan Türkiye’nin haberi olmaması imkanı yok.
  • Irak ve Suriye minvalinde Lübnan’a kadar uzanan hatta İran merkezli ve destekli yapıların ortaya çıkardığı terörün yayımlandığı raporlar size ulaştırılmadı mı? Bu raporlar ulaştırıldı ise buna rağmen Irak’ta Diyala ve çevresinde, Felluce’de ve Tikrit’teki demografik savaş yürüten bu unsurlar ile Suriye’de Esed ile yan yana duranların aynı olduğu size ifade edilmedi mi?
  • Bunlardan haberi olmasına rağmen Irak’ta 3 sene önce Sünni aşiretleri savuşturan Türkiye neden şimdi Irak’a yardım gönderir? Yoksa – ki olmadığını düşünmüyorum – bu ‘tercih’ tezkerenin rövanşı mı?
  • Irak’ta en son Tikrit operasyonu başta olmak üzere daha önceki Tuzhurmatu, Diyala gibi operasyonları yöneten İranlı komutan Kasım Süleymani’nin Halep’te ve Dera’da Müslümanları katletmesine rağmen Irak’ta onun yönettiği güçlere gideceği bilinen bu yardım tutarsızlık değilse nedir?
  • IŞİD savunması ile bu eylemi gerçekleştirdiklerini ve koalisyondan tepki almak istemediklerini söyleyecek olan danışmanlarınız acaba Esed ailesinin Irak işgali sırasında Irak El Kaidesi’ne sızdığını ve Sistani’nin Esad ailesini açıktan uyardığını; Suriye iç savaşı sırasında Irak’tan tanımlanması güç ve El Kaide tarafından da soruşturulan örgütün bir anda Suriyeli muhalifleri gerileterek Halep’te 2 yıldır 100 km hatta rağmen rejimle hiç savaşmamasının buna bağlı olduğunu IŞİD’in bir Proxy olduğu ve İran – ABD (2001- 2004 sürecinde başlayan) işbirliği ile Esed’i de kurtarması planlanan örgüt olduğu açıklanmadı mı?
  • IŞİD’in önce Suriye’de muhalefetini sonra da yaklaşık 3 senedir süren Irak Sünni Kıyamını bu denli geriletmesinin ve İran destekli grupların yayılımını meşrulaştırması aklınızda hiç soru işareti oluşturmadı mı?
  • Daha bugün Iraklı Şii Mukteda Sadr’ın yayınlanan uyarısında Irak’ta Şii militanların Irak ordusu araç ve imkanları ile suçlar işlediği konusundaki uyarı ya da daha önce size 3 kere ulaşmaya çalışan Anbar’ın aşiretlerinin Irak’ta Şii işgali sözleri size iletilmedi mi?
  • Maliki’nin gitmesi ile her şeyin güllük gülistanlık olduğu ve Abadi’nin artık baskı uygulamadığı mı söylendi size? Eğer tersi ise bugünkü eylemin dünden bugüne gelen süreçteki anlamı nerede gizli? Değilse, size bu ulaştırılmadı ise manipüle ediliyorsunuz.
  • Tüm bu sorular ve getirdikleri veriler göz önüne alındığında gönderilen ‘malzemenin’ masum olduğu konusunda ve bunun Türkiye’nin çıkarına olduğu konusunda kani misiniz? Zira sürekli ve mevzileri 180 bin kilometre karelik bir alanda değişen bir çatışmada Irak ordusuna gönderdiğiniz malzemenin İran destekli Şii gruplara devredileceği ve bu grupların zayıf Irak ordusundan daha mobilize şekilde aynı IŞİD gibi hareket ettiğini biliyor musunuz?
  • Bu malzemelerin IŞİD ile İran destekli Bağdat hükümeti ve İranlı Şii gruplar arasına sıkışan Sünni aşiretlerden bir tek kişiye zarar veren bir saldırıda kullanılmayacağından emin misiniz? Zira ilk sorularda sorduğum Dava Partisi’nden Irak Başbakanı Abadi “Tarafsızım diyen aşiretler IŞİD tarafındadır” diyerek – bugün- Irak’taki savaşın hedefini de açık etti.

Bu soruların izahı, cevabı ya da gönül rahatlığı sorulardan önce belirttiğim gibi sizin keyfiyetinize kalmıştır. Ben üzerime düşen görevi Irak ve Suriye’deki durumu gazete ya da kitapların verdiği bilgilerin dışında oradaki muhataplarından bilen biri olarak yerine getiriyorum.  Zira Türkiye’nin düşeceği hatanın bedelini Suriye, Irak ve Türkiye halkları – ayırt etmeksizin – ödeyecek.

Bugünkü ‘lojistik’ yardımın da manasını tüm bu gerekçeler üzerinden anlamış değilim. Savaş, çatışma bölgelerinde ‘askeri malzeme’ cephe gerisi besleme önemlidir. Bu olmadığı için Suriye’de kaybedilen cepheler var. Anlatabildiğimi umarım.

Mesela Diyala’da yerlerinden edilen binlerce insan varken Kızılay’ın Kerbela’da yardım dağıtmasını anlamadığım gibi. Ya da Atme’deki hasta insanlar ile Aladdin Kampı’nda kuşatılan Suriyeli Filistin’liler veya Yermuk’teki susuzluk neden gündeme gelmez dediğimde olduğu gibi bir durumdayım.

Sorular daha çoğaltılabilir. Bu sorulara cevap vermekten imtina edecek olanlar ‘makul bahaneler’ ile bunları açıklamaya çalışabilir. Ama durum gün gibi ortada iken ‘bahane’den  öteye geçmeyeceği de ortada.

Ben görevimi yaptım, sorularımı sordum ve Allah rızası için uyarımı yaptım. Gerisi sizin mesuliyetinizdedir.

Saygı ve selam ile, Allah’a emanet olunuz…

Abdulmelik Husi: İmaj ve Gerçek arasında

Bir politikacı ya da bir komutanın profili hazırlanırken söz konusu kişilerin genellikle ilgili oldukları alanlardaki fikirleri, tez ve faaliyetleri ön planda tutulur. Abdulmelik Husi’nin profilini hazırlarken başlangıçta bu doğrultuda gitmeyi planlanmışken kendisini bu alanlarda öne çıkaran herhangi bir önemli veri gözlemlenmediğinden profilinin aşağıdaki biçimde hazırlanması yoluna gidildi.

  • Bir Liderin İcadı: Abdulmelik Husi ve Mustafa Kemal

Hızlı toplumsal değişimlere maruz kalmış ama geleneklerine bağlı, geçmişinden devrimci bir şekilde koparak yeni bir gelecek kurmak isteyen toplumlarda lider kültü anlayışı çok güçlü olur. Bu liderler halkın hiçbir zaman doğrudan ve yüzyüze ilişkiye girmediği ancak var olduğuna ve kendisine benzediğine halkın inandırıldığı kişiler olarak kurgulanmaktadır.

Halkla yakın bir bağ oluşturmak üzere ‘lider olarak kurgulanan kişilerin’ aynı onlar gibi dar ya da orta gelirli ailelerde doğduğu ve ilk çocuklarını böyle bir ortamda yaşadıkları sunulur. Öyle ki bu liderlerin içinden çıktıkları toplumun sıkıntılarına, acılarına ve yoksunluklarına aşina olduğu ‘imajı’ oluşturulur.

“Abdulmelik Husi Sadaa’nın fakir bir köyünde doğmuş ve ilk eğitimini resmi bir okulda değil de babasının eğitim halkasından almıştır. Mustafa Kemal’in sıradan bir ailede doğup mahalle mektebinde okuması gibi. Abdulmelik Husi de doğduğu köyün tarlalarında koşmuş, dolaşmış ve tarlada kuşları kovalamıştır”.

Bu şekilde kurgulanan liderler hayatın her alanında ve zamandan bağımsız olarak sorun çözücü ve yol gösterici olarak yansıtılırlar. Gerek günlük hayatta gerekse savaş alanında yaşadıkları mitsel, destansı ve menkıbevî öğelerle halka anlatılır.

“Abdulmelik Husi’nin ağabeyi Hüseyin Husi’nin ölümüyle sonuçlanan Salman Mağarası çatışmasında grubunun başında nasıl kahramanca savaştığı ve hayatta kalmayı başardığı destansı bir şekilde anlatılmıştır. Mustafa Kemal de Conkbayırı’nda kalbine geldiği iddia edilen şarapnel parçasından köstekli saati sayesinde kurtulmamış mıydı?”

Ne var ki iki olay da görsel verilerden uzak mitik lider kültüne yönelik ‘rivayetlerdir.’ Kendini siyaset ve tarih sahnesinde yeni baştan tanımlamaya çalışan yeni toplum oluşumlarında, toplum mühendislerinin bu şekilde kurguladıkları lider kültüne gerek Abdulmelik Husi ve gerekse Mustafa Kemal’e dair daha çok sayıda hikaye anlatılabilir, ancak bu yazımızın kapsamı dışına çıkmamıza sebep olacağından bu iki örnek yeterli olacaktır.

  • Abdulmelik Husi- Hasan Nasrallah Benzerliği

Bir köken ya da bir gerçeklikten yoksun olsa da bir ‘imaj’ üretilmek isteniyorsa bunun için genellikle ‘modeller’ kullanılır. Bir lider türetmek içinse ‘imaja yakın ve başarılı olduğu düşünülen benzer bir modelin seçilmesi’ tercih edilir. Bu şekilde türetilen liderler, kendi gerçekliklerinin ötesine geçerek, ‘modelin kopyası’ haline gelirler. Son zamanlarda yabancı basında Abdulmelik Husi ile Hizbullah lideri Hasan Nasrallah arasında kurulan benzerlik de aslında bu şekilde bir ‘modelleme çalışmasının’ neticesidir.

Bu benzetmenin yapılmasına pek de şaşırmamak gerekir. Zira İran’ın Lübnan’da ürettiği Hasan Nasrallah gibi bir modeli bu sefer Yemen’de üretmek istemektedir. Hayatının iki senesini İran’ın dinî merkezi kabul edilen Kum şehrinde geçiren ve burada eğitim Abdulmelik Husi’nin hayatında İran’ın dinî ve siyasî söylemleri önemli yer etmiştir.

Abdulmelik Husi’nin hayatında ondokuz yaşında yanına yerleştiği ve fikir babası olarak kabul ettiği ağabeyi Hüseyin Husi’nin önemli bir etkisi olmuştur. Ağabeyi de belirli bir süre İran’ın Kum şehrinde kalmış ve Humeyni’nin eserleri üzerine geniş kapsamlı çalışmalarda bulunmuştur. Bu çalışmaları neticesinde “Hüseyin Husi’nin Felsefesi’nde İran” isimli bir kitap da yazmıştır.

Hüseyin Husi’ye göre “Yemen Şiileri kendilerine İran’ı örnek almalı”ydı. O, sohbetlerinde “çağımızda Allah’a en yakın kişi Humeyni’dir. Ayetullah Hamaney de onun yolunda devam etmektedir” cümleleri ile İran’a olan hayranlığını ve bağlılığını gizlemiyordu.

Huseyin Husi’nin aynı zamanda Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın fikirlerinde de etkilendiği söylemlerinde belirtiliyor ve ağabey Husi Yemen’deki faaliyetlerinde onunla aynı çizgide bir siyaset yürütmeye çalışıyordu.

İşte bu şartlar altında Abdulmelik Husi’nin fikrî ve siyasî dünyasının gelişiminde büyük payı olan Hüseyin Husi’nin ona Hasan Nasrallah çizgisini benimsetmesi kaçınılmazdı. Abdulmelik Husi’nin Nasrallah’a benzerliğinin altını çizen yazıların onun sadece şu anki durumuna değil, onu bir imaj çalışması ürünü olarak hazırlayan geçmişine bakmaları eksikliklerini tamamlamak açısından önemlidir.

  • Bir İmaj Çalışması Olarak Abdulmelik Husi

Özellikle Doğu toplumlarında siyasî liderlerin kıyafetlerinde yerel öğeler kullandıkları dikkat çekmektedir. Bu Doğu toplumlarının karizmatik lider anlayışının bir yansıması olarak okunsa da Abdulmelik Husi ve tabi olduğu inanç ve siyasal konum düşünüldüğünde daha titiz ele alınmalıdır.

Abdulmelik Husi’nin halkın önüne çıktığı zaman giydiği kıyafetlere baktığımızda özellikle iki sembol nesne dikkat çekmektedir: Belindeki cembiye ve sağ el serçe parmağındaki akik yüzük.

Cembiye, Yemen kültüründe erkeklik ve sosyal statü sembolüdür. Erkek çocuklar 12 yaşına geldiklerinde babaları tarafından kendilerine Ramazan ayının on beşinci günü cembiye hediye edilir. Cembiyelerin değeri kabzalarının değeri ile ölçülür. Kabzadaki taşların değeri arttıkça cembiyenin de değerinin arttığı söylenmektedir.

Bir erkeklik ve İslam’a olan bağlılığı ifade etme amacı olarak kullanılan Abdulmelik Husi’nin cembiyesine baktığımızda kabzasının sapının gergedan boynuzundan yapılmış olduğunu görmekteyiz. Bir statü sembolü olmasının yanında ‘gergedan boynuzu kabzalar her türlü zehire karşı bir silah’ olarak da kullanılır. Gergedan boynuzu ‘yüksek düzeyde alkalin içerdiğinden herhangi bir zehirle kimyasal bir tepkimeye girdiğinde renk değiştirmektedir’.

Bu bakımdan Abdulmelik Husi cembiyesini her ne kadar İslam’a bağlılığının göstergesi olarak sergiliyor olsa da gergedan boynuzundan bir cembiye etrafında bulunanlara, en yakınlarına dahi güvenmediğinin göstergesi olarak da yorumlanmaktadır.

Abdulmelik Husi hakkında İran’daki yapıya benzer bir şekilde “imamet” iddiasında bulunmadığı söylenmekte. Ancak serçe parmağına taktığı akik yüzük sembolik olarak aslında tam tersini ifade ediyor. Nasıl mı? Bu meseleye İmam Cafer’den naklen şu şekilde açıklık getirebiliriz:

“Hz. Resulullah (S.A.V.) Hz. Ali’ye (A.S) hitaben şöyle buyurdu: Parmağına kızıl akik tak! Çünkü bu akik Allahu Teala’nın birliğine, benim nubuvvetime, senin ve evlatlarının velayetine ve “imametine”, senin dostlarının cennette ve Şialarının Firdevs cennetinde oluşuna şehadet etmiştir.”

Buradan da anlaşılacağı üzere 12 İmam inancının kastlaşan siyasal kadrolarının üst düzeylerinde sıkça rastlanan serçe parmaktaki akik yüzük geleneği Abdulmelik Husi için de dini olduğu kadar siyasal bir göstergedir.

  • Abdulmelik Husi’nin Siması

Abdulmelik Husi’nin gerek TV kanallarında gerekse kitleler karşısında yaptığı konuşmalarda hazır yazılı metinler kullandığı görülmektedir. Bu tarafsız dinleyicilerde düşüncelerinin kendine ait olmadığı, bir kişi ya da bir grup tarafından hazırlanıp kendisine sunulduğu ya da herhangi bir erk için yeterli hafızlık kabiliyetine sahip olmadığı düşüncesini uyandırmaktadır. Ayrıca konuşmalarında çok fazla jest ve mimik kullanmaması söylediklerine gönülden inanmadığını ya da söylediklerinin kendine ait fikirler olmadığının da bir göstergesidir. Konuşmaları sırasında çoşkunluk yaratmak için çıkışlarda bulunmaya çalışsa da gözlerindeki belirsizlik ve güvensizlik yine fikirlerin kendine ait olmadığı ve söylediklerine inanmadığı hissini yaratmaktadır.

Abdulmelik Husi’nin kitlelere yönelik yaptığı konuşmalarda kürsüsünün kitlesinden bir hayli uzakta kurulduğu görülmektedir. Kürsüsü genellikle yüksek ve görünmez levhalarla çevrili olup bu da her an suikast endişesi ile yaşadığı ve kendi kitlesine dahi güvenmediğinin göstergesidir.

  • Sonuç

Sonuç olarak Abdulmelik Husi’yi İmam Zeydi’den refere edilen sosyolojik kökeni, abisinin etkisi ile Humeyni ve Nasrallah figürleri ile birleştirilmiş bir imaj olarak görmekte mahsur yoktur. Gerek rivayetlere dayanan hayatı gerek konuşmalarındaki gereksiz es’ler ve gerekse tüm kayıtlar ve görsellerdeki donuk, hoşnutsuz ifadesi Abdulmelik Husi’yi bir ‘proje’ olarak ele vermektedir. Kültürel olarak refere edilen aksesuarların dizayn ve manaları iç içe geçirilmiş olduğundan bir takiye alanını Abdulmelik Husi’ye sunsa da Abdulmelik Husi’nin sosyal – siyasal figürü ile yan yana düşünüldüğünde bu aksesuarlar söylem ile amaç arasındaki boşluğu ifade etmektedir. Bu boşluk ise İran merkezli bir siyasal egemenlik altında imaj haline gelen Abdulmelik Husi’nin ifadelerine ve söylem biçime yansımış, simasında sürekli bir gerginliğin hakim olmasına neden olmuştur.

Tüm bu veriler bir imaj ile imaja egemen olan maker arasındaki sosyo-kültürel ve siyasal angajman noktalarında kimi

T24 Süleyman Şah Operasyonu Asılsız Çıktı

Bugün T24 haber(!) sitesinde yayımlanan ve Metehan Demir’in blogundan alınan ‘IŞİD Süleyman Şah’taki askerleri rehin aldı, masada takas ve TSK’nın kapsamlı bir operasyon planı var’ başlıklı haber daha önce de Amerikan taraftarı muhabirlerce servis edilmişti.

Şekil değiştirerek Metehan Demir üzerinden T24’e aktarılan yeni Süleyman Şah operasyonel haberinde bu sefer “askerlerin Haziran ayından bu yana IŞİD tarafından rehin tutulduğu” iddiası yer alıyor. Ancak Metehan Demir de T24 sitesi de bunu açık bir kaynağa dayandırıp somut bir veri ortaya koyamıyor. Daha önce Çetin Çetiner’in yaptığı gibi.

Metehan Demir Süleyman Şah’taki asker değişiminin 11 aydır yapılamadığını buna IŞİD’in izin vermediğini söyleyerek haberini fantastik boyutlara taşıyor.

Metehan Demir ve T24 sitesine bu haberi servis ettirenler 11 aydır asker değişimi yapılamadığı safsatasını en son 23 Nisan 2014 tarihinde TSK konvoyu ile IŞİD’in yaşadığı ve PKK / PYD medya araçları üzerinden basına yansıyan gerginliğe dayandıran odaklara cevap akşam saatlerinde Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi.

Ne var ki bu tür operasyonel Amerikancı haber servisleri daha önce de olmuş ve Süleyman Şah Türbesi çok kere bu odaklar için ‘kullanışlı’ bir argüman olarak görülmüştü.

Bu haberlerin ise gerçeklik taşımadığı Suriye’deki muhalif ve yerel kaynaklarla geçtiğimiz irtibat ile deşifre edilmişti.

Bugün de Süleyman Şah üzerinden Türkiye’ye operasyon çekmeye çalışanların Haziran’dan beri askerlerin rehin tutulduğu iddialarını deşifre oluyor.

Fırat Volkanı adındaki grup da Süleyman Şah çevresinden görüntüler yayınladı.