Ay: Aralık 2014

Almanya, PYD / PKK ve Salih Müslim neden kurban edilecekti?

Almanya’nın son dönemlerdeki PKK ve Peşmerge sevgisinin temeli aslında derin bir geçmişe sahip. Alman istihbaratı BND Berlin Duvarı’nın yıkılışından sonra Ortadoğu’da daha etkin hale gelmek için ülke içindeki sol ve radikal silahlı unsurları muhbirleştirmiş ya da ele geçirdiği bu yapılar aracılığı ile PKK yani Türkiye üzerinden bölgede etkili olmaya çalışmıştır.

Almanya bilindiği üzere I. Dünya Savaşı’ndan yenilgi ile çıkmış, Ortadoğu’daki etkinliğini yitirmişti. Yaptırdığı demiryolları İngiliz ve Fransız işgalcilerinin lojistik transferi için kullanılır hale gelmiş ve II. Dünya Savaşı’nın da yenilgiyle sonuçlanması ile Avrupa’nın kuzeyine sıkışmıştı.

Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Sosyalist blokun parçalanması ile “Reich” kapitalist ilişkilerini ehlileştirerek yeniden yayılmacı bir anlayış geliştirmeye başladı.

Özellikle Hitlerin savaş sanayisini otomotiv ve makine alanında daha da yetkinleştiren birleşik Almanya dünya ticaret ilişkisini bu şekilde örmüş, ticari ilişkilerini örerken aynı zamanda yayılmacı amaçları için soğuk savaş döneminin tecrübesini sahaya taşımıştır.

Bu bakımdan Almanya’nın özellikle Ortadoğu’ya dönüşündeki en büyük etkinlik sahası Türkiye olmuştur. Komşularına nazaran istikrarlı ama iç güvenlik ve siyasi dengeleri çok fazla aktörün çekiştirmesiyle şekillenen Türkiye’de Kürt kartı Almanya’nın gözünü diktiği ilk saha idi.

Ve Almanya bu sahayı özellikle Berlin Duvarı’nın yıkılışından sonra Türkiye’deki etkinliğini arttırdı. 1990’ların sonu tam bir Alman – PKK ilişkisine dönüştü.

Bu ilişkinin 90’lar sürecine biraz bakmak, 2000’li yılları hatırlamak gerekmekte.

“Türkiye’deki yargılanması esnasında PKK lideri Abdullah Öcalan Alman RAF teröristlerinden örgüte katılımlar olduğunu itiraf etmiştir. RAF’in 1990’ların ortalarına rastlayan dağılma sürecinin PKK’ya katılımları hızlandırdığına inanılmaktadır. Alman makamları 1998 yılında Hamburg ve Köln’de, Aralık 1999’da ise Berlin, Kreuzberg semtinde PKK’nın paravan teşkilatlarının bulunduğu bazı binalara baskın yapmış ve buralarda faaliyette bulunan bazı Alman vatandaşları hakkında soruşturma açmıştır. Bu şahıslar içinde evvelce RAF bağlantıları bulunan ikisinin Türkiye ve Kuzey Irak’ta PKK kamplarında bulunduğu baskınlarda ele geçirilen bazı fotoğraf ve belgelerden anlaşılmıştır. Yine 1998 yılında OHAL bölgesi kaynaklı Türk askeri istihbarat raporlarına göre PKK safından çarpışan Alman uyruklu teröristlerin sayısında artış kaydedilmiştir.

Ancak kişilerin akibetleri hiç de beklediği gibi olmamış ve Türkiye’ye göstermelik bir ‘dostluk’ mesajı iletilmiştir.

Sempatizanlar, Kuryeler, Militanlar PKK ile bağlantılı Almanlardan kimi sempatizan iken, kimileri de örgüt için kuryelik yapmaktadır. Kendilerine “otonom” (autonomist) adını veren bu militanlardan gazeteci Stefan Waldberg, Kasım 1992’de PKK kuryeliği yaptığı gerekçesiyle Diyarbakır DGM tarafından tutuklanmıştır.

Stefan Waldberg

Ocak 1995’de ise Karen Braun ve Andreas Landwern adlı kuryeler Kapıkule sınır kapısında PKK’nın propaganda kasetleriyle yakalanmışlardır. Temmuz 1998’de Ankara polisi bir IHD protesto gösterisine katılan 4 kadın, 3 erkek, 7 Avusturya’lıyı gözaltına almıştır.

Yine 1998 yılının Mart ayında Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları sırasında çıkan olaylarda kendisini gazeteci olarak tanıtan İtalyan vatandaşı ”Dino” kod adlı, Damiano Frisullo ve iki İtalyan arkadaşı gözaltına alınmıştır. TCK’nin 312. maddesi ile yargılanan Frisullo’nun serbest bırakılması için PKK’nın Almanya’daki organlarının derhal bir kampanya başlatmaları dikkat çekicidir. Diyarbakır DGM tarafından 1 yıl hapis cezasına çarptırılan ve cezası paraya çevrilen Frisullo’nun RAF bağlantısı olup olmadığı tespit edilememekle beraber, İtalyan Kızıl Tugaylar (BR) sempatizanı olduğu İtalya’daki dosyasından anlaşılmaktadır.

Damiano Frisullo

Damiano Frisullo

21 Mart 1999’da ise bu kez Adana’da gösterici Nicola Schulirs’in liderliğinde 9 Alman’dan (3 kadın, 6 erkek) oluşan bir grup gözaltına alınmıştır.  (Nicola Schulirs ile gözaltına alınan bazı isimler Harold Tharun Illem, Michel Pahl, Patrich Dw ilpand’dır.)

10 polisin hafif yaralandığı Nevruz olaylarında elebaşı olarak kışkırtıcılık yaptıkları belirlenen ve Adana DGM’ye sevk edilen Almanların Türkiye’de gazeteci ve sivil toplum örgütü üyesi kisvesiyle bulunmaları kayda değerdir.

Ağustos 1999’da ise Münih Bölge Mahkemesi 23 yaşındaki Claudia W. adlı Almanı PKK reklamı yapmak suçundan (300 Mark) para cezasına çarptırmıştır. (Başyargıç Norbert Schmitt ise bunun Kürt davası için mücadeleyi yasaklamak anlamına gelmediğini söyledi, ‘‘Ama burada sınırı aşmışsınız’’ açıklaması yapmakla yetinmiştir.)

Bu davada sanığın avukatlığını yapan Angelika Lex’in Almanya’da PKK ile ilgili başka davaları da aldığı bilinmektedir.

ngelika

Angelika Lex’in PKK kampanyasına ‘maddi katkı’ için Özgür Gündem gazetesinde verdiği bilgiler

Başka Alman vatandaşları ise sempatizan ve kurye olarak faaliyette bulunmakla yetinmeyerek, bilfiil PKK’nın silahlı saldırılarına katılmayı seçmişlerdir. Bunlardan tespit edilen ilk örnek 1993 yılında Kani kod Eva Juhnke, 27 yaşında Medya kod Vera Heesne, Cektar kod Ulrich Maichle, ve Jorg Ulrich adlı ikisi kadın 4 Alman teröristin PKK kamplarında eğitim görmeleridir. YAJK Bu noktada dikkat çeken bir husus PKK ile bağlantılı olan Alman militanların ağırlıklı olarak kadın olmasıdır.

Eva Juhnke                 Jorg Ulrich

Eva Juhnke                                   Jorg Ulrich

Buna paralel olarak Baader-Meinhof çetesi ve RAF militanlarının yarısının kadın olduğu, bunların devamı olan Devrimci Hücreler örgütünün ise bir kadın kolu (Roten Zora-RZ) kurduğu hatırlanmalıdır. Bu kadın teröristlerin 1970 ve 1980’lerde Alman güvenlik güçleri ile girdikleri silahlı çatışmalarda ve yaptıkları diğer eylemlerde aşırı gaddar ve acımasız oldukları, hatta erkek teröristlerden daha gözü pek olarak tanındıkları hatırlanmalıdır. Bu gözü peklik PKK elebaşlarının da dikkatini çekmiş olmalı ki silahlı eylem için gönüllü olan Alman kadın teröristleri YAJK adı verilen Kürdistan Hür Kadınlar Birliği kadrosunda istihdam etmişlerdir. YAJK PKK’nın 1986 yılında yaptığı 3. parti kongresinde alınan bir kararla kurulmuş ve PKK’nın silahlı gücü ARGK ve siyasi/cephe kolu olan ERNK ile paralel hareket etmektedir. YAJK temsilcisi Helin Ateş’in örgüte yeni katılan Alman gönüllülerle meşgul olduğu bilinmektedir.

Alman istihbaratı (BND) kaynaklarına göre “Enternasyonalistler” olarak tanınan çoğu kadın en az 30 Alman vatandaşı 1990’ların başından bu yana sıhhiyeci, gerilla, ve eğitmen görevleri yapmak üzere PKK’ya katılmıştır. Bunlardan çoğunun Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki Mahsun Korkmaz Akademisi’nde askeri eğitimden geçtikleri biliniyor. Bekaa’ya yaptıkları yolculukta takip ettikleri rotanın Atina üzerinden geçmesi dikkat çekicidir. Bekaa’ya kimi zaman bazı Yunanlı görevlilerin refakatinde geldikleri de bilinmektedir. Hatta içlerinden gerillaya ayrılan bazılarının aynı Yunanlı subaylarla beraber Türk güvenlik güçleri ile çatışmaya girdiği, 1997 yılının sonbaharında Kuzey Irak’ta Türk Hava Kuvvetleri tarafından bombalanan bir kampta öldükleri de kaydedilmiştir. Mahsun Korkmaz Akademisi’nde temel Kürtçe lisan dersi alan Alman enternasyonalistler arasından gerilla olmaya yetenekliler Kuzey Irak’taki kamplara sevk edilmekteydi. Bunlar içinde zimmetli Kanas silahı taşıyan biri kadın biri erkek en az iki Almanın keskin nişancı olarak görevlendirildiği ve erkek olanın bir çatışmada öldüğü de bilinmektedir.

Enternasyonalistler arasında arazide yaşamın çetin şartlarına dayanamadığı için veya Almanya’da iken hayal ettikleri idealist ortamı PKK’da bulamadıkları için firar edenler de çıkmıştır. Bunlardan bir erkek militanın 1998 yılında Almanya’ya geri döndüğü ve PKK tarafından öldürülmek üzere arandığı biliniyor. Ekim 1997’de ise bir Alman kadın terörist Türk güvenlik güçlerine kendiliğinden teslim olmuştur. Kuzey Irak’ta ve OHAL bölgesinde PKK safında çarpışan en az 12 Alman teröristin bulunduğu, bunların yani sıra bazı İtalyan ve İskandinav kökenli teröristlerin de silahlı eylemlere katıldığı bildirilmektedir.

Medya kod adıyla tanınan Alman vatandaşı Vera Heese’den ise PKK’da hemşire olarak görev yaptığı 1998 yılından beri haber alınamadığından Alman Federal Başsavcılığı (BKA) tarafından öldüğüne inanılmaktadır. 1995 yılında PKK’ya katıldıktan sonra, 1997 yılında çatışmada yaralanan Jorg Ulrich ise tedavi gördüğü Erbil’de KDP tarafında gözaltına alınmış ve Alman Başbakanlığının devreye girmesi ile 1.5 yıl sonra Ankara üzerinden Almanya’ya iade edilmiştir.

Braunschweig’daki ”Anti-Fasist Forum” üyesi olan Ulrich’in 1998 yılında Van’da öldürülen Andrea Wolf ile yakın ilişkide olduğu öğrenilmiştir.

Andrea Wolf

Sıkça Almanya’ya giren Murat Karayılan’ın bu ülkedeki temaslarının (ki bunlar arasında 8-21 Aralık 1999 ve 5-15 Şubat 2000 tarihlerinde iki kez Karayılan’la yaptıkları toplantılar fotoğraflanan Diyarbakır’ın o zamanki partileri HADEP’li Belediye Başkanı Feridun Çelik de sayılabilir) izlenmesi için görevlendirilen Türk istihbaratçılarına Yeşillerin kontrolündeki Alman Dışişleri Bakanlığı tarafından engel olunmuştur. “

Tüm bunlar 90’lar ve 2000’li yılların başında Alman istihbaratı BND’nin etkinliklerinin bir bölümü olarak sayılabilir. Bilindiği üzere BND Almanya içi egemenliğini perçinledikten sonra RAF gibi örgütleri ve çeşitli siyasal çeteleri operasyonlarında kullanmıştı.

Bugün de PKK – PYD üzerinde bu şekilde çalışmalarına devam eden BND’nin özellikle ikinci dünya savaşından sonraki kayıplarını geri almak üzere giriştiği atak çok farklı bir hal aldı.

Amerika’nın Suriye’de PYD ve PKK’ye açtığı alan şimdi Alman BND’sinin elinde. Amerika’nın Suriye muhalefeti ve Kürt çatışması çıkarma planında Kürtlere “İslamcılar sizin düşmanınız, PYD koruyucunuz ve ABD haminiz” anlayışı bölgede tutmadı. Amerikanın çöken planı BND yani Almanları harekete geçirdi.

Kobane’ye ve Kuzey Irak’a Alman silah , asker ve ekipmanları aktı.

Bunun ise arkasında yukarıda bahsettiğimiz ilişki ağının yeniden konumlanışı vardı. Ve bir şey daha.

SALİH MÜSLİM KURBAN EDİLECEKTİ

Almanlar bu yeniden düzenleme ve organizasyon planı arkasında ABD’nin ‘creative’ lideri Salih Müslim’i kurban etme kararı aldı. Salih Müslim Almanya’da bir suikaste uğrayacaktı. Böylece Almanya sürece diplomatik açıdan direk müdahil olurken Ak Parti hükümeti hedef alınacaktı. Bu plan Almanya’da açığa düştü.

PARALELLER BİLİYORDU

Tüm bu ilişki ağının içine Almanya’daki “eğitim evleri” üzerinden giren Paralel çete de bu planın algı tarafını oluşturuyordu. Sürekli suikastlerden bahseden çete “siyah güçler beyaz güçler, dengeler, barış olmaz” sözleri ile hocalarının BND ile elele verip planladığı ihaneti keramet gibi sunacaktı. Ancak başarılı olamadılar.

bar

PARİS CİNAYETİ İLİŞKİSİ

Paralellerin ve Almanların üzerine sık sık düştüğü Paris Cinayetleri de benzer bir duruma işaret ediyor. Aynı döngünün farklı bir versiyonu olan Paris Cinayetlerindeki isimler ile yukarıda verdiğimiz Alman isimlerin kamplarda yanyana oldukları da unutulmamalıdır.

Almanların PKK ve son dönemde PYD / PKK üzerinden Ortadoğu’da Suriye’ye ve Türkiye’ye şekil verme çabasının birinci katmanında kabaca bunlar var.

Bu yazı Uluslararası Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Barış ve Güvenlik Sempozyumu’nda Ali M. Köknar tarafından tebliğ olarak sunulmuş rapordan alıntılar içermektedir.